
Bölüm: “Amatör Futbol Kronikleri”
Kahramanlar: “Auckland City” kaptanı Nikko Boxall ve teknik direktör José Figueira
0:16 acı verici. Ama “Bayern”in karşısında durduğunu hatırlamak ne kadar tatlı, tahmin edemezsiniz
Gazeteci: Nikko, Aralık’taki Kulüpler Dünya Kupası sizin için 0:10 ve 0:6’lık skorlarla sona erdi. Skorbord böyle rakamlar gösterdiğinde takım ne hissediyor?
Nikko Boxall: İlk önce – kulakları sağır eden bir sessizlik. Sonra da şu düşünce geliyor: “Hey, biz az önce dünya futbolunun efsanelerine karşı oynadık!” Beş dakika boyunca yıkılıyorsun, sonra ise gurur geliyor. Biz amatörüz; ofisten çıkıp kramponları giyiyoruz. “Bayern”e karşı sahaya çıkmak her türlü skordan daha değerli.
Gazeteci: José, amatör oyuncularına 0:16’yı nasıl açıklıyorsun?
José Figueira: Çocuklara tekrar ettim: yenilgi bir mahkûmiyet değil, bir güncelleme verisidir. Yediğimiz her golden milim milim detaylar çıkardık – hangi santimetrede alanı kapatmadık, hangi saniyede kanadı sıkıştıramadık. İşte sonraki galibiyet böyle bir malzemeyle inşa edilir.
Haftada 150 dolar mı? Benzin ve yeni bir çift krampon için
Gazeteci: Haftalık “maaşınızın” 150 Yeni Zelanda doları olduğu söyleniyor. Doğru mu?
Nikko: Evet, tam olarak bu kadar alıyoruz. Buna dürüstçe “masraf karşılığı” diyoruz. Auckland’da benzin pahalı, krampon çivileri de çabuk aşınıyor. Ancak soyunma odasında kendini “Benfica”lı bir oyuncudan daha yoksul hissetmiyorsun – bizde tutkunun ekonomisi farklı.
08:00’den 17:00’ye – raporlar, 18:30’da – yüksek baskı
Gazeteci: Tipik bir gününü anlat.
Nikko: Alarm 06:30’da, duş, takım elbise, kahve-to-go. 08:00-17:00 arası ticari gayrimenkul satıyorum. 17:15’te trafiğe; savunma taktiği sesli kitapları yolu güzelleştiriyor. 18:30’da krampon bağlama, José’nin bütün “edebiyatı” budayıp doğrudan taktik egzersizlere bastığı bir buçuk saatlik antrenman. Haftada üç-dört böyle akşam ve maç günlerinden önce sabah ısınmaları.
Kuyruklarla iptal edilen gol. Evet, bizde böyle şeyler olur
Gazeteci: O meşhur köpekli olayı anlat.
José: Yeni Zelanda Ligi, tribünsüz belediye sahalarından ibaret. Kanattan kusursuz bir hücum geliştirdik, Nikko tamamladı, top ağlarda… tam o anda sahaya iki köpek fırladı, “aport” oynuyorlar. Hakem omuz silkti: “Müdahale.” Gol iptal. Avrupa’da on yılın memesiydi bu, bizde ise saha kenarındaki barbekü atmosferine cumartesi dokunuşu.
Soyunma odasında iki üç profesyonel, geri kalanı – hevesli
Gazeteci: Soyunma odasını kimlerle paylaşıyorsun?
Nikko: A-Lig tecrübeli birkaç adam, birkaç eski üniversite takımı oyuncusu ve tam anlamıyla “sokak” yetenekleri. Gençler için Asya ya da Avustralya’ya vitrin, yaşlılar için ise sosyal bir mıknatıs. Farklıyız ama her antrenmanda söylenen “Günaydın” bir yemin gibi: “Bugün de profesyonelliğe biraz daha yaklaşıyoruz.”
Günün anlaşması ve akşamın kayarak müdahalesi
Gazeteci: Nikko, sıcak ihalelerle maçları nasıl birleştiriyorsun?
Nikko: Esnek program hayat kurtarıyor. İhale yanıyorsa bireysel çalışıyorum. Piyasa sakinleştiğinde ise Robert Lewandowski’yi bire bir tutmam gerekiyormuş gibi kendimi paralıyorum. Belki de bu yüzden Suudi Arabistan sonrası yüzlerce destek mesajı aldım.
Brezilya’dan gelen mesaj galibiyetten daha değerli
Gazeteci: Bu mesajlar arasında özel bir şey var mıydı?
Nikko: Brezilyalı bir çocuk yazdı: “Büyük takımlardan korkmamak gerektiğini, oyunu sevmenin yeterli olduğunu anladım.” İşte sırf bunun için bile umutsuz maçlara çıkmaya değer.
Yarın yine ofis, akşam ise projektör ışıkları
Gazeteci: “Auckland City”nin planları neler?
José: Ulusal ligde lideriz. Köpekler artık gollerin kaderini belirlemesin diye küçük bir tribün inşa ediyoruz. Hedefimiz madalya için değil, yeni deneyim için Kulüpler Dünya Kupası’na geri dönmek.
Nikko: Bankalar kredileri iptal etmez, bu yüzden sabah yine toplu e-postalara “yanıtla tümüne” diyeceğiz. Ama akşam projektörler amatör ile profesyonel arasındaki sınırı silecek ve skor o kadar da önemli olmayacak; saygı sahada geçen dakikalarla birlikte artıyor.
Gazeteci: Açıklığınız için teşekkürler. Görünen o ki sizin asıl kupanız, ofis memurluğu gündeliklerini tüm dünyaya ilham veren bir hikâyeye dönüştürebilme beceriniz.
Nikko (gülümseyerek): En iyi maçımız hâlâ önümüzde.